CEYDA ULUKAYA / Adıyaman – 6 Şubat depremlerinin birinci yıldönümünde Adıyaman’dayız. Kent merkezi, bir hayalet şehirden farksız. Enkazlar kaldırılmış, ayakta kalan hasarlı binalarsa çoktan terk edilmiş. Aradan bir yıl geçse de, kente hala yas havası hakim. Merkezdeki konteyner kentlerden K-15’in yolunu tutuyoruz. Deprem sonrası kadınlar ve çocuklar için güvenli alanlar sağlama amacıyla hayata geçirilen Mor Yerleşke merkezlerinden biri burada. Hazirandan bu yana 3 bini aşkın depremzede kadın ve çocuğa hizmet veren merkezin kapısında, projenin mimarı Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü var. Boyner Grup desteğiyle TKDF tarafından hayata geçirilen ve 9 ilde 30 merkeze ulaşan Mor Yerleşkeler, bir psikolog, bir ebe-hemşire, bir sosyal hizmetler sorumlusu ve bir çocuk gelişimci kadrosuyla afet sonrası başta psikososyal destek olmak üzere kadın ve çocukların ihtiyaçlarına özel tasarlanmış. Kendisi de depremzede olan psikolog Elif Erdoğan, 8 ayda 187 kadına en az 10 seans danışmanlık verdiğini, 120 çocukla da bireysel ve oyun terapilerinin sürdüğünü anlatıyor: “Çocuklar oyunlarına hala depremi yansıtıyor. Ambulansla enkazdan insan taşıma ya da birbirine sarılıp sallanarak depremcilik oynama gibi. Artçılar yaşandıkça ya da yıldönümü yaklaştıkça herkesin deprem travması tetikleniyor.”
Mor Yerleşke, afet sonrasının ekonomik, fiziksel ve duygusal yükünün yanı sıra çocukların bakım yükünü taşıyan kadınların yeniden hayata tutunmasında da kritik rol oynuyor. Bedriye Aslan, biri engelli 3 çocuğuyla bu zorlu dönemi yaşayanlardan: “Depremin 7’inci ayında Mor Yerleşke ile tanıştım. Hem kendim hem çocuklarım için psikolojik destek aldık. Kendime ayırdığım 5 dakika beni hayata bağladı. Engelli oğlumun sinir krizleri azaldı. Küçük kızım burada oyun gruplarıyla yeniden hayata katıldı. Ben de el işi atölyelerine ve eğitimlerine katıldım. Burada kadınların desteğiyle yeniden yeşeren bir hayatın içindeyiz. Burası olmasaydı ben kendimden vazgeçmiş bir anne olacaktım. İnanıyorum ki iyileşerek yeniden ayağa kalkacağız.”
Depremde üç çocuğundan biriyle enkaz altında kalan Aslı Bozkurt ise şu an 7 aylık hamile: “Hamileliğimin riskliydi ama burada gebelik izleme hizmetinden faydalandım. Psikologlarımızdan hem ben hem de çocuklarım destek aldık. Bu sayede çocuklarımın uykularından çığlıklarla kalktığı dönemler aylar sonra düzene girdi. Şu anda eşim işsiz. Kiralar 15-20 bine ulaşıyor. Allah’a şükür burada kafamızı koyacak bir yerimiz var. Artık yeniden ev alma hayal oldu ama çocuklarımız için hayata tutunuyoruz.”
Evliliğinde şiddete maruz kalan, deprem sonrası 3 yaşındaki oğluyla konteyner kente gelen Ayşe Güler ise “Ailelerimizin bile bize kapıyı kapattığı bu dönemde Mor Yerleşke bize umut verdi. Oğlum oyun atölyelerine katılarak akranlarıyla hayata döndü. Burası sadece bir barınma alanı değil, bir yaşam alanı. Burada özel günler yapıyoruz, kuaförler geliyor, el işi kurslarıyla eğitimler alıyoruz. Aslında hayatla barışıyoruz. Benim tüm istediğim de bu” diyor. Mor Yerleşke’nin kadınlar için sunduğu güvenli alan depremin yaralarını sarsa da hala çok daha fazlasına ihtiyaç var. Güler, “İnsanlar 1 sene geçti her şey düzeldi sanıyor ama öyle değil” diyor: “Hala temel malzemelere ihtiyaç var. İş yok. Yardımlar da azaldı. Bizi unutmayın.”
Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner:
‘Deprem bir kere yaşanıp bitmiyor’
“Hayatın her alanında olduğu gibi her anında da eşitliği sağlamayı sadece bir kadın meselesi değil, demokrasi meselesi olarak görüyoruz. Bu bakış açımızı zorlukların içerisinde de olabildiğince etkin bir şekilde hayata geçirmeye özen gösteriyoruz. Yol arkadaşımız TKDF’den sevgili Canan Güllü’nün telefonu, deprem bölgesinde uzun süreli ve kalıcı bir çalışma hedefimiz olan Mor Yerleşke’nin ete kemiğe bürünmesini sağladı. Şu an 11 yerleşkedeyiz ve geride bıraktığımız 1 yıl içerisinde 3 binden fazla kadın ve çocuğa ulaştık. Ancak bu rakamların yeterli olmadığını görüyoruz. Bir sene içerisinde çok şey değişse de aslında hiçbir şey değişmedi. Hala bölge insanının temel ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçlara ulaşmadaki zorluklarını konuşuyoruz. Ancak bunlar, ne iyileşmeye olan umudumuzu ne de hayatlarımızı yeniden inşa edileceğimize olan inancımızı azaltmıyor.
Bu yüzden önümüzdeki günlerde de sivil toplum örgütleri ve özel sektörün bir araya gelerek hayata geçirdiği projeleri nasıl daha verimli ve kapsamlı hale getirebileceğimizi planlamamız lazım. Deprem maalesef bir kere yaşanan ve biten bir şey değil. Ki çok daha büyükleri de başımıza gelebilir. Bizler buradan öğrendiklerimizi başka projelere ve kurumlara da aktarmak, sürekliliğini sağlamak istiyoruz.”
TKDF Başkanı Canan Güllü:
‘Hukuk birimi de kuruyoruz’
Deprem bölgesinde kadınlar için şiddetten arındırılmış güvenli alanlar yaratmayı hedefledik ve kadınların her tür özel ihtiyacına yanıt verecek, sürdürülebilir merkezler oluşturmak için çalıştık. Bizi ilk günden beri yalnız bırakmayan isimlerden biri de Ümit Boyner öncülüğünde Boyner Grup oldu. DSÖ afet bölgelerinde kalma süresini 12-18 ay olarak belirliyor. Bunun nedeni yerelin gelişimini engellememek. Bu noktada da yerel yönetimlerin hizmetlerini iyileştirmesi, bölgeden göçün engellenmesini sağlayacak çalışmalara imza atılması lazım. Ancak bölgede hâlâ her şey gönüllülükle yürüyor. Bu yüzden henüz bölgeden ayrılmamız söz konusu değil. Boyner Grup’la 18 ay boyunca burada olacağız. Bölgede hukuki sorunlar da artış gösteriyor. Bu yüzden Mor Yerleşke Hukuk Birimi’ni hayata geçireceğiz. Bölgedeki barolara destekte bulunduk. Buraya haftada bir gelip hukuki yardım sağlamaları için eğitim veriyoruz. Baroların yanı sıra sivil toplumun gelişmesi lazım. Burada öne çıkan arkadaşları dernek kurmaları yönünde teşvik ediyoruz.